En küçük bir şey'i de Allah'tan istemek ne demektir?
Herşey bir sebebe bakar. Meyveyi ağaçtan, hububatı topraktan istemeli.
DevamıKâinatta, "esbab ve müsebbebat" görünen eşyaya bakıyoruz ve görüyoruz ki:
En a'lâ bir sebeb, en âdi bir müsebbebe kuvveti yetmiyor.
Demek esbab bir perdedir, müsebbebleri yapan başkadır.
Meselâ; hadsiz masnuattan yalnız cüz'î bir misal olarak insan başı içinde bir hardal küçüklüğünde bir yerde yerleştirilen kuvve-i hâfızaya bakıyoruz.
Görüyoruz ki: Öyle bir câmi' kitab belki kütübhane hükmündedir ki, bütün sergüzeşt-i hayatı, içinde karıştırılmaksızın yazılıyor.
Acaba şu mu'cize-i kudrete hangi sebeb gösterilebilir?
Telâfif-i dimağiye mi?
Basit, şuursuz hüceyrat zerreleri mi?
Tesadüf rüzgârları mı?
Halbuki o mu'cize-i san'at, öyle bir zâtın san'atı olabilir ki; beşerin haşirde neşredilecek büyük defter-i a'malinden muhasebe vaktinde hatıra getirilecek ve işlediği her fiilleri yazıldığını bildirmek için bir küçük sened istinsah edip, yazıp aklının eline verecek bir Sâni'-i Hakîm'in san'atı olabilir.
İç Sayfa 2.Kolon: Müsebbebata takılan neticeler, gayeler, faideler; bilbedahe perde-i esbab arkasında bir Rabb-ı Kerim'in, bir Hakîm-i Rahîm'in işleri olduğunu gösterir.
Çünki şuursuz esbab, elbette bir gayeyi düşünüp çalışmaz.
Halbuki görüyoruz: Vücuda gelen her mahluk, bir gaye değil, belki çok gayeleri, çok faideleri, çok hikmetleri takib ederek vücuda geliyor.
Demek bir Rabb-ı Hakîm ve Kerim, o şeyleri yapıp gönderiyor. O faideleri onlara gaye-i vücud yapıyor.
Meselâ, yağmur geliyor.
Yağmuru zahiren intac eden esbab; hayvanatı düşünüp, onlara acıyıp merhamet etmekten ne kadar uzak olduğu malûmdur.
Demek hayvanatı halkeden ve rızıklarını taahhüd eden bir Hâlık-ı Rahîm'in hikmetiyle imdada gönderiliyor.
Hattâ yağmura "rahmet" deniliyor.
Çünki çok âsâr-ı rahmet ve faideleri tazammun ettiğinden, güya yağmur şeklinde rahmet tecessüm etmiş, takattur etmiş, katre katre geliyor.
Elhasıl: Sebeb gayet âdi, âciz ve ona isnad edilen müsebbeb ise gayet san'atlı ve kıymetli olduğundan, sebebi azleder.
Hem müsebbebin gayesi, faidesi dahi, cahil ve camid olan esbabı ortadan atar, bir Sâni'-i Hakîm'in eline teslim eder.
En cüz'î ve en küçük şey; en büyük şey gibi, doğrudan doğruya bütün bu kâinat Hâlık'ının kudretinden gelir ve hazinesinden çıkar. Başka surette olamaz. Esbab ise bir perdedir.